İki Büyük Hatun
Hunların, Timurlu ve Altmordu saraylarında, iki büyük hatun vardı: Ulug ve Kiçig (küçük) hatun adı verilen bu iki büyük hatunu, Göktürkler ile Oğuzlarda görmüyoruz. Belki de tahtın verasetini garantiye almak için böyle M büyük hatun düşünülmüştü. Ancak Hunlarda bir tahta çıkma sözkonusu olduğu zaman küçük hatun, “Büyük hatunun oğlu varken, benim oğlum tahta çıkamaz”, diye diretmişti. Ancak Büyük hatunun oğlu hasta olduğundan, sonradan bu isteğe baş eğmişti. Bununla ilgili vesikalar, Hunların tarihi ile ilgili kitabımızda sunulmuştur. Büyük Türk imparatorluklarında da durum böyle idi. Ancak Kırgız Türkleri gibi yaylacı köylülerde kumalar, Göktürk yazıtlarının “küng” dedikleri câriye veya odalık-gibi görülmüş olabilirlerdi. Çünkü Kır-gızlarda kumaya, yani birinci kadından sonrakilere, “kün” veya “künü” deniyordu. Anadolu’nun birçok yerlerinde kuma veya ortak kadına, “günü” dendiğini görüyoruz. Bunlar, Türk aile hayatının çok eski izleri ve sesleridir. Zaten Anadolu’da da, ortak kadın veya kuma için, “bendek” opuşuk, öğürlü, yanaşık, yarıcı” gibi pek de hoş olmayan sözler söylerler. Ancak Anadolu’daki, “güdeger” sözü üzerinde daha derin olarak, durmak gereklidir. Kuma sözü daha çok Anadolu ve Mısır Türklerinde yayılmıştı. Çağatay Türk kültür çevresine de, bu söz Batı’dan gitmiş olmalıydı. Çingiz Han ve oğullarının saraylarında çok kadın almak, bir gelenekti. Reşideddin, birinci kadın dışmdakUeri hep “kuma” adıyla adlandırıyordu. Ancak aynı tarihçi Büyük hatuna da ayrıcalık ve büyük bir yer veriyordu. Kadınlar arasındaki bu ayrılığı, Marco Polo da görmüştü. Harezm şahlar Devleti’ndeki Türk sarayında da “kuma” sözü ve kumalık vardı. Ancak sarayda Terken Hatun varken, diğer kadınların sözü elbetteki olamazdı.Oğuz Kağan destanlarında görülen kumalar, herhalde İslâmiyet le başlıyordu. Ebülgazi Bahadır Han, “Türkmenlerin Seçeresi’nde, Oğuz’un kurultayında bulunanları, şu üç nesil içinde topluyordu:
1) Oğuz’un altı oğlu ve 24 torunu.
2) Kuma çocukları: Bunlar, soylu 24 Oğuz boyu içinde yer almazlardı.
3) Oğuz soyundan gelmeyen, fakat defterde yazılı olan Kıpçak, Kalaç vb. gibi boylar. Ancak kuma çocukları da, verasetten mahrum değillerdi. Nitekim Oğuz Han, Irkıl Hoca’nm öğüdü üzerine, kuma çocuklarına da birer pay vermişti. Ancak, babasının yerine, birinci hatundan doğan, Kayı gibi en büyük oğullar geçerdi. Ancak Türk mitolojisi üvey annelere veya kumalara karşı, bir düşmanlık da doğurmuyordu.
Herhalde herkes haddini biliyordu. Karısı ölen Buğura Han’a oğlu, babasına evlenmesini söylüyor, babası da oğluna, “Annenin yerini tutan kadım, ben nereden bulabilirim”, diye bu isteğe karşı geliyordu. Oğul da, “Anam kadar olmasa bile, yansı kadar olabilir”, diyor ve babasını böylece evlendiriyordu.



0 yorum:
Yorum Gönder