Anasına Bak Kızını Al
Anasına bak, kızını al“Kızın terbiye ve yetişmesi” de, anneye bağlıdır. Dede Korkut’ta dendiği gibi, “kız anasından görmeyince, öğüd almaz”. Bizdeki, “Anasına bak, kızını al”, gibi. Bunun için eski Türkler, anasına benzeyen, anasının suyunu, sopunu ve terbiyesini almış kızlara, “anaç kız” derlerdi. Kırgız Türklerinin de bir atasözünde, “anasız kız, babasız oğlan, yetersizdir”, deniyordu. Kaşgarlı Mahmud, akıllı, zeki, sözü sohbeti yerinde küçük kızlara Türklerin, “ekeç” dediklerini de yazıyor. Bu konuya yeniden döneceğiz. Belki bunun, Göktürk yazıtlarında kız veya kadın manasına kullanılan, “eğiç” sözü ile de, bir ilgisi vardır. Altay Türklerinde istenen kızlar, “evin başı, bıçağın sapı ve kazanın kulpu” gibi, özelliklerle tanıtılıyordu. Yine bir Kırgız atasözüne göre, “atın sırrı sahibinde, kızın sırrı ise akrabasında kalır. Yani kız orta malı değildir. Bir kapalı kutudadır. Bunun için açık, saçık, deli dolu kızlara da, “oynaş” deniyor ve bir değer verilmiyordu. Kaşgarlı Mahmud’a göre, “Anaç, herkesin anası imiş gibi kendini sevdiren küçüklüğünde büyük bir anlayış gösteren kız çocuktur. Bu söz, kız için, sevgi olarak söylenir.” “Ekeç” ise, kendini herkese bir kız kardeş gibi sevdiren, daha küçüklüğünde anlayış ve zeyreklik gösteren kızdır. Bu sözle de kızlara sevgi gösterilir.” Anne ve abla gibi olabilme, kızm bir soyluluğu ve üstünlüğüdür. Kaşgarlı Mahmud’un eseri, kız çocuklarının anneleri ile yardımlaş-’ maları ve bu görgü sonunda yetişmeleri ile ilgili, eski Türkçe örneklerle doludur: “Kız, beşik sallamakta yardım etti (beşik ügrişti)”; “kız, ev süpürmede yardım etti (yamlaştı)”; “kız, nakış yaptı (çiknedi)”; gibi birçok önrek sözler görülür. Eski Türkler kızlarının oynamaları için, bebek de yapıp, eline veriyorlardı. Bu bebeğin adına da, “kudurcuk” deniyordu. Kız çocuklarının bebek gerekleri, doğuştan gelirdi. Eski çağlarda kızlarm, “ata binme, ok atma” ve at güdme gibi işlerde de yardımcı olarak yetiştirildikleri anlaşılıyor. Oğuz Destanı’nın bir bölümü olan Türkmenlerin Şeceresinde, Avşar ilinden güzel; fakat at bile güden bir kızı alarak, Buğra Han’a eş olarak veriyorlar. Dede Korkut’taki Banı Çiçek de, Beyrekle ok atışmış ve güreşmişti. Kuzey Türk destanlarından birinde “bir kız, ok ve at yarışlarında herkesi yenmişti. Bir gün de bir ok atarak Gün Han’ın dağını yıkmıştı. Bu oklar ile yay Tanrı’dan kardeşine armağan olarak gelmişti. Bazı hayvancı Kırgız kesimlerinde ise sembolik olarak gelin ata binerek kaçar, güvey de onu kovalardı. Bütün bunlar, Türklerin çok eski günlerinin birer hatıralarıdır. Kızın terbiyesi ile ilgili bazı bilgiler destanlarda, da bulabiliyoruz. Kızları dadıya benzer yengeler de yetişririrlerdi.
0 yorum:
Yorum Gönder